Şeytan | Konular | Kitaplar

Nefis iki kaş ortasında mıdır?

Evet “Senin en şiddetli düşmanın, iki yanının arasında bulunan nefsindir” anlamına gelen bir hadis rivayeti vardır. (bk. Gazâlî, İhyâ, 3/4; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1/143)

Bu hadiste geçen ve “iki yanının arasında” anlamına gelen “cenbeyk” kelimesi bir mecazdır. Ayrıca "iki kaşın arasında, içinde, iki kaburgayın arasında” şeklinde de tercüme edilebilir. Bütün bu ifadeler mecazidir. Nefsin içimizde bir düşman olduğuna ve diğer bütün düşmanlardan daha tehlikeli bulunduğuna dikkat çekmek içindir. İnsanın öncelikle nefsini ıslah etmesinin önemini belirtmektedir.

Nefis, sözlükte; ruh, can, akıl, insanın şahsı, bir şeyin varlığı, zatı, içi, hakîkati, beden; ceset, kan, azamet, izzet, kötü söz, bir şeyin cevheri, arzu ve istek gibi anlamlara gelir.

İnsandaki nefsin mahiyeti hakkında ihtilaf edilmiştir. Nefsin, rûhânî bir cevher ve gözle görülmeyen latîf bir varlık olduğunu, nur ve ziyadan yaratıldığını söyleyenlerin yanında latîf bir cisim, kan ve araz olduğunu söyleyenler de olmuştur.

Bilginlerin çoğunluğuna göre ruh ile nefis farklıdır. Ruh ve nefsin aynı şeyler olduğunu söyleyenler de olmuştur.

Nefs kavramı Kur'ân'da tekil ve çoğul olarak 295 defa geçmiş ve Âdem (a.s.) (Nisâ, 4/1; En'âm, 6/98), anne (Nûr, 24/12), insan (Mâide, 5/45), ehl-i din (Nûr, 24/61), can (Nisa, 4/66), ruh (En'âm, 6/93), beden (Âl-i İmrân, 3/185), bedenle beraber ruh (Bakara, 2/286), kişi (Bakara, 2/286), kendisi (Fussilet, 41/46), hem cins (Tevbe, 9/128), insanın iç âlemi (Bakara, 2/248), ilâhî tekliflere, emir ve yasaklara, müjde ve uyarıya muhatap olan insanın manevi varlığı (Yûsuf, 12/53; Kıyame, 75/12; Fecr, 89/27) kalp, göğüs (Bakara, 2/77, 109) ve cins (A'râf, 7/118) anlamlarında kullanılmıştır.

Nefs, hem insanın maddî varlığını ve hem de insanda var olan fakat gözle görülmeyen, iyi ve kötüyü arzu eden manevî varlığını ifade eder: "O Allah ki, sizi bir tek nefisten inşa etti... " (En'âm, 6/98); "Gerçekten nefis kötülüğü emreder" (Yûsuf, 12/53); "Hayır daima kendini kınayan nefse yemin ederim." (Kıyame, 75/2); "Ey huzura eren nefis!" (Fecr, 89/29); "Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz..." (Kaf, 50/16) âyetleri ve "İnsanın en büyük düşmanı nefsine (heva ve hevesine) uymasıdır" anlamındaki hadisde geçen "nefs" kelimesi bu manayı ifade eder. (bk. TDV. İslam Ansiklopedisi, Nefs md.)

Tasavvufta nefs kavramı, kendisinde irâdî hareket, duygu ve hayat kuvveti bulunan latîf bir cevher şeklinde tanımlanmaktadır. Kötülüğü emreden anlamına geldiği gibi, Allah tarafından insana üflenen ve ruh-i Rahmanî, ilâhî ben anlamında da kullanılmıştır.

Buna göre, en büyük düşmanımız, nefsimizdir. Can düşmanımız, her zaman yanımızda bulunan bu azılı arkadaşımızdır. Dışarıdaki düşmanımız, bu iç düşmanın yardımı ile bize saldırıyor. Onun yardımı ile bizi yaralıyor. Varlıklar içinde en cahil olanı, insanın nefsidir. Çünkü, nefs-i emmare kendine düşmanlık yapmaktadır. Hep, kendini yok edici şeyleri istemektedir. Her isteği, Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerdir. Her işi, sahibi olan ve bütün iyiliklerin sahibi bulunan Allahü teâlâya karşı gelmektir. Hep, kendi can düşmanı olan şeytana uymaktadır. (İmam Rabbani, Mektubat, 3/27)

İnsan ancak nefsini bilir, onun hile ve tuzaklarını öğrenirse, Allah'ın kudret ve azametini idrak edebilir, emir ve yasaklarına uymaya, Onun rızasına uygun yaşamaya çalışır.

Allah’ın rızasına ulaşıp baki olan ahiret hayatımızda rahat etmek istiyorsak; onu cennetin yoluna çevirerek, “Onu (nefsini) arındıran kurtuluşa ermiştir.” (Şems, 91/9) ayet-i kerimesinin ışığı altında, nefsi; kibir, ucub, riya, cimrilik vs. gibi kötü sıfatlardan temizleyip, Allah’ın rızasına yönlendirmeliyiz.